Geçtiğimiz hafta siyasete pek fazla yer veremedim. Haftanın başında da güncel siyasete değil de halkın siyasete bakışına şöyle bir göz atalım diyorum. Bunu yaparken de bazı yazarlar gibi hiç öyle “halk dalkavukluğu” falan yapacak değilim. Görüntü neyse onu ortaya koyalım istiyorum. Okuyuculardan bir kişi bile kendisindeki hatayı görse bu bir kazanımdır.

Türkiye’de iki başlı bir siyaset yürütülmektedir. Bunun birini Ak Parti diğerini de CHP oluşturmaktadır. Diğer partiler de bu partilerden birisinin yanında yer almayı tercih etmektedir. Bir ara bir “üçüncü baş” çıkartılmaya çalışılmıştır ama normal siyaset şartları içerisinde böyle bir şey mümkün görünmemektedir. Neyse bu konuya daha sonra bilahare değiniriz.

Şimdi asıl konumuz, vatandaşlarımıza gelelim. Bir hemşerimizle sohbet ediyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’na verip veriştiriyor. Hatta öyle ki hakarete varan cümleler kullanıyor. Ortadaki saçmalığa bakalım şimdi. Kemal Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürlüğü yapmış ardından milletvekili olmuş, Meclis’te grup başkan vekilliği yapmış, en sonunda da CHP Genel Başkanı olmuş birisi. Hakarete varan cümlelerle Kılıçdaroğlu’nu eleştiren vatandaşa soruyorum “sen ne iş yaparsın?”. “İşçi emeklisiyim” diyor. Veya bu vatandaş başka mesleklerden de olabilir.

Olaya diğer taraftan da bakalım.

Ak Parti karşısında olanlarda da böyle bir çelişkisel durum söz konusu değil mi? “Tayyip Erdoğan düşmanlığı” diye bir siyaset şekli olabilir mi? Siyaset adı üstünde politikadır. Muhalefet olan iktidarı eleştirir ama kendi politikaları ve siyaseti doğrultusunda olur bu eleştiriler. Mesela Konya-Ankara hızlı tren hattı yeni açıldığı sıralarda, yerel televizyonlarımızın birinde yapılan bir halk röportajında bir vatandaşın “biz bu hızlı trene binmeyiz” dediğini dün gibi hatırlıyorum. Yani hızlı tren hattını Ak Parti iktidarı yaptı diye vatandaş trene binmeyecekmiş. Bunun izah edilebilir bir yanı var mı?

Vatandaş kendince “iyi siyasetçi” istiyor. Ama olaylara bakış açısı yukarıda anlattığım türden saçmalıklarla dolu vatandaşların “iyi siyasetçi” istemeleri abesle iştigalden başka bir şey değildir. Neyseniz öyle yönetilirsiniz…

Bunun çözümü nedir? Öncelikle karşımızdaki kişiler kim olursa olsun adaletli olacağız. Karşımızdakini bir dinleyeceğiz. Ne anlatmaya çalıştığını bir anlayacağız. Sonra eğer bir fikrimiz varsa veya söylenen fikre katılmıyorsak, neden katılmadığımızı biz de söyleyeceğiz. İşte o zaman küfürbaz özelliklerimiz değil “insani özelliklerimiz” ortaya çıkacak.

CHP eğitimde ne düşünüyor, dış işleri konusunda planı ne, ekonomide ne yapmayı hedefliyor, bunların cevabını bilmeden seçmen olarak nasıl oy kullanmayı düşünebiliriz ki? CHP’nin, İyi Parti’nin, Gelecek Partisi’nin, Deva Partisi’nin işte başka hangi partiler varsa onların iktidar olunca ne yapacaklarını öğrenmek ve ondan sonra eleştirmek veya desteklemek gerekliliğini düşünmek gerekir. Aynı şekilde İktidar Partisi’nin icraatlarını bilmeden eleştirmek de çok doğru bir siyaset tercihi olmayacaktır.

Ve de bunlardan çok daha önemlisi sanırım eleştiri ve hakaret konusundaki farkı da iyi bilmek gerekir. Eleştiriye herkes açık olmalıdır ama hakaret de sadece sahibini onore eder.