Ekonomik bir birim olan işletmelerçevresel, sosyal, siyasal ve kültürel faaliyetlerden etkilenmektedir. İşletmeler mal ve hizmet üreten bir yapı olarak işlevlerini yerine getirerek bunun karşılığında kazanç elde ederken aynı zamanda toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına da cevap vermek ve sosyal sorunların çözülmesine yardım etmek gibi geniş bir fonksiyon üstlenmektedir. Günümüz işletmelerinin temel olarakpotansiyel rakipler, tüketicilerin pazarlık gücü, tedarikçilerin pazarlık gücü, ikame ürünlerin tehdidi ve rakipler arasındaki rekabet şeklinde sayabileceğimiz beş gücün etkisi ile rekabette üstünlük sağlama amacı taşımaktadır. Sanayileşme, küreselleşme, nüfus artışı, artan teknoloji kullanımı gibi faktörlerin tüketim alışkanlıkları üzerinde etkilerinin ve işletmelerin doğal çevre üzerinde yapmış olduğu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması için dünyada ve Türkiye’de giderek artan sayıda işletme, Çevre Yönetim Sistemlerini oluşturmakta ve çevreyle ilgili faaliyetlerini sistematik hale getirmektedir. Bu kararların temelinde yer alan düşünce küresel ısınma, ekolojik istikrarsızlık, iklim değişiklikleri ve çevre kirliliği gibi sorunların meydana gelmesi sonucu dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz ve çevresel tahribata karşı önlemlerin alınmasının zaruri hale gelmesidir.

Tüketiciler olarak bir ürünü satın alma kararımıza ‘fiyatı ne kadar?’, ‘kaliteli mi?’, ‘aradığım özelliklere sahip mi?’ gibi sorular yön vermektedir ancak son yıllarda çevre bilincinin pek çok tüketicinin zihnine yerleşmesiyle bu sorulara ‘çevre dostu mu?’, ‘organik mi?’, ‘yenilenebilir mi?’ soruları da eklenmiştir. Tabi ki iklim değişikliğinin, küresel ısınmanın, nesli tükenen hayvanların, artan hava ve su kirliliği gibi pek çok faktörün insanların doğaya ve hayvanlara karşı bakış açılarında yaşanan değişikliğin başlıca nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Tüketim alışkanlıklarımıza da yansıyan bu faktörlerin işletmelerin iş yapma stratejilerinde de kendini göstermesi kaçınılmazdır.

Geçtiğimiz ay kutlanan Dünya Çevre Günü sebebiyle işletmelerin gündeminde son yıllarda daha da popüler hale gelen ve oldukça başarılı olan stratejilerden olan ‘yeşil üretim’ ve ‘yeşil pazarlama’ konularına bugünkü yazımızda dikkat çekmek istiyorum.

Öncelikle Dünya Çevre Günü ve önemi hakkında kısa bir bilgi vermek faydalı olacaktır.Tarihsel sürece baktığımızda1970 ve sonrasında ise çevresel problemler uluslararası genel bir sorun haline gelmiş ve ortak çözüm yolları arayışına girilmiştir. Ancak her ülkenin sahip olduğu kaynaklar, uyguladıkları kalkınma politikaları ve bu konuya gösterdikleri özen eşit olamamış ve bu sebepleküresel olarak, doğal kaynakları ve canlıları yok olmakla tehdit eden çevresel istikrarsızlığı önleyen, gelecek nesillere koruyacak yeni çevreci politikalara ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda küresel boyut kazanan çevre sorunlarına ilişkin ilk uluslararası iş birliğisonucunda 1972 yılında Stokholm’dayapılan konferansta çevresel tahribatın ortadan kaldırılmasına yönelik kararlar alınmıştır. İsveç’in Stockholm kentinde 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansından bu yana, her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanıldığını belirtmek gerekir.

Dünyada bir dakikada 1 milyon plastik su şişesi satın alınmaktaolduğu ve her yıl 5 trilyon tek kullanımlık poşet tüketildiği, kullandığımız plastik ürünlerin %50’sinin tek kullanımlık olduğu, okyanuslarda bir yılda biriken plastiklerin dünyanın etrafını dört kez dönebilecek miktarda olup, tamamen çözülmesinin 1000 yıl sürdüğü çevre konusunda yapılan araştırmalarda ortaya çıkan çarpıcı gerçeklerdir.Plastiklerin insan bedenine de doğrudan zarar verdiği düşünüldüğünde tüm olumsuz etkilerin mikro plastikler aracılığıyla insanların su ve gıdalarına kadar ulaşabilmesi çevre dostu tüketici ve işletmelerin dikkatini her geçen gün daha fazla çekmektedir.  Çevre sorunlarının insanlığın geleceğini tehdit ettiği gerçeğinin açıkça ortaya koyulmasıyla hızla gelişen çevresel duyarlılık; işletme yönetimlerinde yeni yaklaşımların çıkış noktasını oluşturmaktadır.Bu sebeple işletmelerin tedarikten,tasarım ve üretim aşamalarına, pazarlama stratejilerine hatta lojistik çabalarına kadar çevre dostu bir yol izlemesi, bu bilinciişletme kültürünün bir parçası haline getirmesi günümüz rekabet şartlarında çevreye verilen önemin göstergelerinden biri olmuştur.Başta ISO 14000 kapsamında olmak üzere diğer sözleşmelerin bir gereği olarak çevreci bakış açısını tüm işletme düzeyinde içselleştirerek ve müşterilerine sunan ‘yeşil işletme’ kültürünü benimseyen işletmeler bu stratejilerini de kritik bir rekabet aracı olarak kullanabileceklerdir. Peki işletmelerin çevre dostu bir yol izlemede kullanacakları stratejiler neler olabilir, hangi adımları izlemelidirler? Bu stratejilerin işletmeler için faydaları nelerdir? İşte tüm bu soruların cevabına öncelikleişletmelerin misyon ve vizyonu, rekabet stratejileri, teknolojik sistemleri ve performansının yeşil işletmeye göre tasarlaması olarak cevap verebiliriz. Çevresel tasarım; bir işlem veya ürünü çevreyi gözeterek tasarlarken tüm ürün yaşam döngüsüne dikkat edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Uygulamada, ‘yeşil üretim’ ürünün üretiminde kullanılan malzemelere, bu malzemelerin geri dönüşümüne, yeniden kullanılabilirlik kapasitelerine, uzun dönemli çevresel etkilerine, kullanılan enerji miktarına, ayrıştırma ve yeniden üretim olanaklarına, ürünün dayanıklılık ve atık karakteristiklerine dikkat edilmek yoluyla gerçekleştirilir. İşletmeler yeşil tasarım sonrasındayeşil üretim sürecindeinsan sağlığı ve çevresel etkiler açısından oluşabilecek risklerin en aza indirilmesi gibi çevreci yöntemleri sürekli olarak üretim ve hizmet süreçlerinde uygulamaları sonucunda kirliliği önleyerek atık arıtma, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak, elden çıkarma ve hammadde maliyetlerini düşürerek önemli maliyet tasarrufu sağlamaktadırlar.

Çevreci pazarlama, ekolojik pazarlama gibi isimleri de olan yeşil pazarlama, ürünlerin çevre dostu, sürdürülebilirliğe dayalı olarak tanıtım ve pazarlamasının yapılmasıdır. Yeşil pazarlama sadece pazarlama açısından değil şirketlerin güvenilirlik yönünden marka imajını olumlu yönde etkileyen bir strateji olmaktadır.Çevrenin korunması için pazarlamada ürün, fiyat, tutundurma ve dağıtım politikasıyla ilgili olarak alınabilecek önlemler önemlidir. Fiyatlamada, maliyet, talep yapısı faktörlerine dikkatedilmelidir. Çevre dostu ürünler için ürün dağıtımının daha az yakıt harcanarak yapılması, satış noktalarının müşterilerin daha az zaman ve yakıt tüketeceği şekilde yerleştirilmesi dikkat çeken yaklaşımlar olacaktır. Ayrıca son yıllarda, kullanılmış ambalajların, ürün parçalarınınve  atık olarak değerlendirilebilecek ürünlerin müşterilerden üreticilere veya geri dönüşüm yapan işletmelerce geri toplanması faaliyetleri de önem kazanmaktadır.Tanıtım politikaları dahilinde tüketicinin gözünde “çevre dostu işletme” imajı yaratarak, tüketicilere ürün hakkında çevresel mesajlar vermek de önerilebilecek stratejilerdir.Esasında hem tüketiciler hem işletmeler için sürdürülebilir ve gelecek nesilleri düşünerek ve onlara zarar vermeyecek formüller yaratmak yaşadığımız dünyaya karşı sahip olduğumuz sorumluluk olmuştur. İşletmeler iş yapma tarzı ile rekabet amaçlarını küresel gerçekleri de göz önünde bulundurarak, sürdürülebilirlik ilkesi ile yeniden gözden geçirmelidirler.