Müftümüz yayında önce Oruç ile Takva arasındaki sıkı bağı ele alarak Bakara suresi 183-185. ayetlere atıfta bulundu ve "Kur'ân-ı Kerim'e baktığımızda orucun takva ile, orucun Kur'ân ile, orucun infak ile olan ilişkilerini kolaylıkla görebiliyoruz" dedi.
Orucun imsak ile iftar arasında kişinin kendini yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak tutma olduğuna dikkat çeken Müftümüz "Oruç aslında kendini tutma, nefisini tutma, mideni tutma, gözünü tutma anlamlarına da gelmektedir." dedi. Takvanın da tanımına değinen Müftümüz "Takva, Rabbe karşı sorumluluğun bilincinde olmak, kulluk şuurunda olmak demektir." diyerek "Ramazan orucunu tutarken takvanın kalpte olduğunu, imanın da kalpte olduğunu bilmeliyiz." dedi.
Ayrıca Ramazan'ın Kur'ân ayı olduğuna dikkat çeken ÖGE "Biz Kur'ân-ı Kerim'in lafzını okumakla, manasını tefekkür edip düşünmekle, manasına yönelik lafzının bize emrettiklerini amele dönüştürmek suretiyle amel etmekle ve onun ahlakı ile ahlaklanmakla emrolunmuş insanlarız. Mü'min bu demektir. Mü'min sadece Kur'ân'ın lafzını okuyan değil, sadece anlamını kavrayan değil, sadece yaşayan değildir. Dörtlü kategorizenin tamamını aynı anda yapandır. Birincisi (Kur'ân'ın) lafzını okumak, ikincisi (lafzı) anlamak, üçüncüsü amel etmek, dördüncüsü de ahlâkı ile ahlaklanmaktır. Eğer biz Kur'ân okuyor, anlamını da biliyor ancak ahlaklı bir Müslüman olamıyorsak burada bir eksiklik var demektir. Yani kemâle gidemiyoruz demektir. Eğer biz 'Kur'ân'ın sadece manası anlanmalıdır, manası anlanmadan Kur'ân'ın lafzını okumak fayda vermez' diyorsak bir yanlışa daha düşüyoruz (demektir). Manasını bilip amel etmediğiniz noktada sizin manasını bilmeniz de bir anlam ifade etmiyor. Mesela 'içki içmeyin' ayetinin anlamını bilip içkiye de devam etmenin bir faydası olmaz. 'Namazı kılın, zekâtı verin' ayetinin anlamını bilmenize rağmen namaz kılmıyor ve zekât vermiyorsanız bu anlamın size faydası nedir? Dolayısıyla parçacı bir yaklaşım ile ele almak yerine bütüncül bir yaklaşım ile dikkatlerimizi yoğunlaştırmalıyız.     (Namaz kılın)' ayetinin lafzını okuyoruz, manasını biliyoruz, (amele de dönüştürerek) namazı da kılıyoruz ama etrafımızdakilere bağırıp çağırma, yalan söyleme, dürüst olmama gibi birçok ahlâki zafiyet varsa burada da bir eksiklik var demektir. Biz kendimizi üst seviyelere taşıyabilmek için (Kur'ân'ın) lafzını okumak, anlamını bilmek, anlamına göre hayatımızı yönlendirerek yaşamak ve ahlâkı ile ahlaklanmalıyız ki güzel bir Müslüman, kâmil bir mü'min olabilelim." dedi.
İl Müftümüz programın sonunda halkımıza tavsiyelerde bulunarak şunları kaydetti: "Bu Ramazan ailelerimiz ile daha fazla ilgilenmeye sebep olmalı. Teravih namazlarımızı evde mutlaka çocuklarımızla beraber cemaatle kılalım. Mukabeleleri beraber dinleyelim. Zekât, sadaka, fitre uygulamalarını çocuklarımızla beraber planlayalım. Rabbimizin bu emirlerini çocuklarımıza öğreterek ve sevdirerek (onları) ısındıralım. Bu vesileyle de bizi izleyen kardeşlerimizden dualarını talep ediyorum."
Yayın, halkımızın Ramazan-ı Şerif'inin mübarek olması ve gerçek manada Ramazan'ı ihya edebilme dilekleriyle son buldu.