“TEMA Vakfı, Dünya Sulak Alanlar Günü’nde suya erişimin temel insan hakkı olduğunu kabul eden ve suyu kaynak değil varlık olarak tanıyan bir Su Yasası’nın gerekliliğine dikkat çekti”.

2013 yılı Dünya Sulak Alanlar Günü’nün ana konusu “Sulak Alanlar ve Su Yönetimi”, sloganı “Sulak Alanlar Suyu Korur” olarak belirlendi. TEMA Vakfı, Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, suya erişimin temel bir insan hakkı olduğuna ve suyu kaynak değil varlık olarak kabul eden bir Su Yasası’nın gerekliliğine dikkat çekti. TEMA’nın 1998 yılında Mera Yasası’nın çıkarılmasına, 2005 yılında da Toprak Yasası’nın yazımına ve çıkarılmasına destek verdiğini hatırlatan Vakıf, hazırladığı Su Yasa Tasarısı Taslağı’nın ekolojik yaşam haklarımızı korumak adına hükümetle ve ilgili kurumlarla paylaşıldığını, doğru su yönetiminin doğru yasası ile gerçekleşeceğini belirtti. 

Herkesin Suya Ulaşımını Güvence Altına Almayan Bir Gelecek Kabul Edilemez
Sulak alanların sağlıklı bir şekilde varlıklarını sürdürebilmeleri için yer aldıkları havza sistemleri ile birlikte Entegre Havza Yönetimi gibi bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı ve suyun akışa geçtiği en üst noktadan deniz ve göle ulaştığı noktaya kadar geçtiği tüm ekosistemler birlikte yönetilmedir. 

Bunun için; öncelikle, doğru bir su politikasına sahip olmak gerekir. TEMA Vakfı, doğru bir su politikasının suya ulaşmanın temel bir insan hakkı olduğu ve suyun tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez olduğunun tanınması ile sağlanabileceğini savunmaktadır. 

Herkesin suya ulaşımını güvence altına almayan bir gelecek kabul edilemez. Bu sebeple, bütün düzenlemeler ve politikaları bu ilkenin ışığında hazırlanmalıdır. Sürdürülebilirlik ilkesini temel alan bu yaklaşım, suyun; 
- En yüksek önem düzeyinde korunmasını, 
- Bütüncül planlama yöntemleri ile geliştirilmesini, 
- İyi yönetişim ilkeleriyle ve özellikle suyu yöneten ve kullanan tüm paydaşların aktif katılımıyla yönetimini zorunlu kılar. 

Ramsar Sözleşmesi olarak bilinen "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi", 1971 yılı Şubat ayında İran’ın Ramsar kentinde imzalanmıştır. Bu sözleşme, taraf olan ülkelerin her birini, sulak alanları korumakla ve bunların akılcı yönetimini sağlamakla yükümlü kılmaktadır. Sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat tarihi, sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yılından bu yana “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaktadır. Türkiye, Ramsar Sözleşmesi’ne 17 Mayıs 1994’ten itibaren resmen taraf olmuş bugüne kadar kendi ulusal sınırları içerisinde 179,898 hektar sulak alanın korunmasını taahhüt altına almıştır. 
Toprak Yaşamdır

Editöre Notlar 

- Derinlikleri en fazla 6 metreye kadar olan sığ göl, lâgün, deltalar, korunaklı kıyılar, su dolaşımına sınırlı olan bölgeler sulak alan olarak nitelendirilir. 
- Dünya’daki toplam suyun yüzde 97’sini okyanuslar oluşturur. Geri kalan %3’lük (ve büyük miktarı katı halde bulunan) suyun binde dörtlük bölümünü ise sulak alanlar oluşturur. Yeryüzündeki yaşam, varlığını bu binde dörtlük bölüme borçludur. 
- Bugün yeryüzünde 186.963.216 hektar sulak alan Ramsar Alanı ilan edilerek, korunuyor, içinde yaşayan tüm canlılara, insanlara ve bilime ev sahipliği yapıyor.
- Dünya’daki doğal sulak alanların neredeyse % 50’sinin tarım ya da diğer amaçlar için kurutulduğu tahmin edilmektedir. 
- Nesli tükenmek üzere olan türlerin %45’i sulak alanlarda yaşar. Sulak alanlar, sulak alan ekosisteminde yaşayan canlılar için ideal üreme ve yaşam ortamı aynı zamanda göçmen türler için birer dinlenme alanıdır.
- Günlük yaşantımızda pek farkında olamasak da sulak alanlar hayatta kalmak için korumamız ve yaşatmamız gereken çok önemli ekosistemlerdir. 
- Dünyanın dört bir yanındaki sulak alanlar hiçbir karşılık beklemeden ekosistem hizmetleri sunar. Sağlıklı bir sulak alanın, iklimsel düzenleme, zehirli maddelerin tutulması, taşkın kontrolü, erozyonun azaltılması, genetik ve biyoçeşitlilik kontrolü, birçok tür için üreme ve yaşam alanı olma; yer altı suyunu dengeleme, başta kentsel alanlar ve tarım alanları olmak üzere suyun arıtılmasını sağlama gibi birçok fonksiyonu vardır. 
- Bir sulak alanın yok olması sadece o alandaki su kütlesini kaybetmekten öte, tüm ekolojik ve sosyal yaşamın da yok olması anlamına gelir.