"Yaşamın sürdürülebilmesinin" ve "Sürdürülebilir gelişmenin" ön koşulu " Çevrenin, toprağın, suyun, ormanın, biyoçeşitliliğinin" korunarak doğru yönetilmesidir.
Çok kıymetli okuyucularım bu köşe yazımda da TEMA Vakfı Eko-Siyaset Bildirgesi kitabından alıntı yaparak " Ekosistemin Yaşam Hakkı Nasıl Korunur?" hakkında yazacağım.
TEMA Vakfı Eko-Siyaset Bildirgesi Özeti " Tüm canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu ekosistemin en temel değerleri olan "Toprağın, suyun, ormanın ve biyolojik zenginliğimizin" korunması, ıslahı, verimli kullanılması ve yönetilmesi, doğanın hakkı olduğu kadar, sürdürülebilir yaşam ve gelişmenin de ön koşuludur.
Her şeyden önce geleceğimize hep beraber sahip çıkmalıyız. Siyasi partilerimiz bulunduğu bölgelerde " Çevre ve Doğal Varlık Yönetim" strateji ve politikalarını oluşturmaları gereklidir. TEMA Vakfı Bilim Kurulu tarafından hazırlanan Eko-Siyaset Bildirgesi'nde bu süreci kolaylaştıracak tespit ve yöntemler yer almaktadır.
Bu strateji ve politikaların genel amacı doğanın ve çevrenin korunması, öncelikli odağı, "Sürdürülebilir Yaşam" olmalıdır. Ayrıca bu tespit ve kurallar ekonomik, toplumsal, yönetimsel ve hukuksal programlarla somutlaştırılmalıdır.
Oluşturulacak ekonomik, toplumsal, yönetimsel ve hukuksal programlarda; çevre ve doğal varlıkların korunması ile sürdürülebilir gelişme dengesi kurulmalıdır.
Toprak, Su, Orman, Biyoçeşitlilik gibi varlık ve değerlere özgü, sorunu çözmeye odaklı projeler bu programlarda mutlaka yer almalıdır.
Doğal varlıklarımızı alınıp satılacak kullanım malı değil, korunması gereken değer kabul ederek, doğaya ve topluma karşı sorumlu projeler geliştirilmelidir. Bu projeler ile doğal varlıkları korumanın yanında onları verimli kılacak, verimlilikte üretkenliği sağlayacak ve üretkenlik temelinde reel büyümeyi gerçekleştirecek, rasyonel çözümler önerilmelidir.
Doğal varlık ve kaynakları koruyarak verimli kullanıma strateji ve politikalarının önceliği "Toprak Varlığı" olmalıdır. Bu anlayış ülke toprak varlığı ve arazi kaynağını koruyarak verimli kılan bir temele oturtulmalıdır.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, doğal varlıkların korunması yönünde değiştirilmeli, eksiksiz ve ödünsüz uygulanmalıdır.
Toprak varlığımızı nasıl kullanmamız gerektiğini belirleyen Arazi Kullanım Planlaması derhal yapılmalıdır.
Büyük Ovalar SİT Alanı ilan edilerek mutlaka koruma altına alınmalıdır.
Topraklarımızın üretkenliğine zarar veren bölünmeleri önlemek için Arazi Toplulaştırma faaliyetleri hızlandırılmalıdır.
Toprak kaybının önlenmesi ve yeniden oluşumuna zemin hazırlanması için ülke genelinde Teraslama Seferberliği başlatılmalıdır.
Türkiye Su zengini değil, su azlığı çeken bir ülkedir. Aynı toprak varlığını korumada olduğu gibi; su varlık ve kaynaklarını korumayı, verimli kullanmayı öngören " Su Varlığını Koruma ve Yönetimi" politikalarına ihtiyaç vardır.
Bütünlüklü Su Yönetimi yaklaşımı geliştirilmelidir. Bu yaklaşım geliştirilirken;
- Yeterli ve kaliteli suya erişmenin temel insan hakkı olduğu,
- Doğa ve çevrenin korunması ile tüm canlı yaşamının sürdürülebilmesi bakımından, su varlık ve kaynaklarının her koşul ve süreçte korunmasının esas alınması,
- Su varlığının ve kaynaklarının 'kullanım materyali' ya da 'ticari meta' olarak değil, korunarak verimli kılınması gereken bir varlık olduğu,
- Su varlığından yararlanmada ekosistemin ve toplumun kamusal yararının üstün görülmesi gerektiği,
- Su varlığının korunmasının yanında geliştirilmesi, uygun ve ekonomik kullanımının temel devlet sorumluluğu olduğu, mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Özetlenen ilkesel temellere dayanan Su Yönetimi yaklaşımı kapsamında; Su Hasadı'nı sağlayacak stratejiler oluşturulmalıdır.
TEMA Vakfı tarafından hazırlanmış olan Su Kanunu Tasarısı taslağından da yararlanılarak, çerçeve nitelikli bir 'Su Kanunu' derhal çıkarılmalı, meralarımız ve topraklarımızdan sonra suyumuz da yasasına kavuşmalıdır.
Su ekonomisini gözeterek suyu tasarruflu kullanıp etkili kılan, ' Denetimli Sulama' ülke genelinde uygulanmalıdır.
Toprak ve arazi hizmetleriyle, tarımsal sulama hizmetlerinin gereğince yürütülmesi için, Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde, uzman nitelikli bir Genel Müdürlük kurulmalıdır.
Tarım sektörü, toplumun gıda ve dolayısıyla yaşam güvenliğini sağlayan, üretici ve tüketici yararlarını ortaklaştıran, doğrudan ve dolaylı etkisiyle toplumun yarıdan çoğunun geçim kaynağını oluşturan, gıda ve önemli imalat sanayi ve ihracata hammadde üreten temel fonksiyonlarıyla, sadece kırsal toplum ve kırsal ekonominin değil, tümüyle toplumun ve genel ekonominin, kısacası Türkiye'nin belirleyici eksenlerinden biridir.
Tarım, arazi kullanırken toprağı yok etmeyen ve tersine toprağı ekonomik değerlendiren tek sektördür. Bu nedenle öncelikle geliştirilecek sektörlerin başında tarım yer almalıdır.
Rasyonel tarım politikaları oluşturularak uygulanmalı, bu süreçte;
- Ülkenin doğal ve ekolojik olanaklarını ekonomik kılan,
- Verimlilik, kalite, düşük maliyet ve üstün katma değer temelinde gıda güvenliği sağlayan,
- Toplumun ve ekonominin taleplerini yeterince karşılayan,
- Yabancı ülkeler karşısında rekabet gücü kazandıran politikalar uygulanmalıdır.
İnsanlarımızın her şeyi Devletimizden beklemeden bağında bahçesinde bir dikili değil en az 7 dikili ağacı olmasını ve piknik yaptıkları yerleri temizlemeden kalkmamalarını, çevreyi temiz tutmalarını özellikle arzu ediyorum. Tüm okuyucularıma en derin saygılarımı sunarım.