Bundan tam 1 yıl önce bir yazımda  “son gelişmeler gösteriyor ki Türkiye'de muhalefet AK Parti iktidarına son veremez. Ancak AK Parti iktidarını kendi kibir ve egosu bir de AK Partili olduğunu söyleyen akademisyen, gazeteci, iş adamı ve diğer “kraldan çok kralcı” yapı bitireceğe benziyor.”  demiştim.  Şimdi gelinen aşamada muhalefet oylarının çok artmaması AK Parti'nin oylarının da düşmesi aslında bunun en güzel göstergesi.

Gelin işi biraz daha baştan alalım,  bizim insanımız lider vasıflı kişileri seviyor bu bir gerçek Dolayısıyla cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da büyük bir vatandaş topluluğu hem seviyor hem destekliyor. Şöyle göz kararı bir bakışla Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tek başına yüzde 30 bir oyu en kötü zamanda bile gözükmektedir. Şunu açıkça belirtmekte yarar vardır Türkiye’deki hiçbir partinin liderinin tek başına yüzde 30 vatandaş desteği bence yoktur. Kısacası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasında halk desteği devam etmektedir.

 AK Parti konusunda aynı şeyleri söyleyebilmek çok zor gözükmektedir. Geçen 19 yıllık iktidar süresinde Ak partililer, toplumu Ak partililer ve diğerleri şeklinde algılamaya başlamışlardır.  Aslında iktidara geldikleri dönemde önceki iktidarlarda şikâyet ettikleri konuların birçoğunu kendileri de yapmaya başlamışlardır. Bir kere refah, toplumun tüm kesimlerine değil AK Parti'nin üst kesimlerine yayılmıştır. 19 yıl sonra gelinen aşamada önceki iktidarlarla adalet ve kalkınma konusunda hiçbir fark kalmamıştır. Tabiri caizse su aynı akmaktadır ama suyun başındakiler değişmiştir yani sistem değişmemiştir.

Bu konuda bir de güya Ak Parti’yi savunmak için TV’deki programlara çıkan menfaatçi takım vardır ki, bunlar da artık söyledikleriyle yaptıklarıyla, Ak Parti’ye gönül vermiş seçmen de dahil tüm toplumu “irrite” etmektedir.

İşin ilginç tarafı zaman zaman “acaba Ak Parti 19 yıldır iktidardayız, artık yeter biraz da diğerleri yapsın” diye düşünerek, politikacıların yapmaması gereken bu şekilde bariz hatalar yaparak halkı kendilerinden uzaklaştırıyorlar diye düşünmemek inanın elde değil. Politikacıların hatalarının yanı sıra Ak Partili TV yıldızlarının(!) irrite edici konuşmaları, Ak Partili işadamı ve sanayicilerin “daha çok para kazanma hırsı”, bir de “kraldan çok kralcı” bürokratik oligarşiyi üst üste koyunca toplumun Ak Parti’den nasıl uzaklaştığını anlama konusunda size yardımcı olabilir.

Tüm bunlara rağmen Millet İttifakının oylarının çok yükseldiğini söyleyebilmek de oldukça zordur. Tamam Mersin mitinginde epey bir kalabalık toplanmıştır ama miting toplanıcılarının bu konuda çok iyi bir gösterge olduğunu söylemek zordur. Bunun en güzel örneğini Konya’dan vereyim yine. 1987 seçimlerinden sonra SHP oldukça büyük bir ivme yakaladı. O dönemde Konya’da bile parti il binasında öyle bir hareketlilik göze çarpıyordu ki, SHP’nin oylarının arttığını ve halkın teveccüh gösterdiğini toplumda görebiliyordunuz. Ve 1989 yılında yerel seçimlerin galibi, birinci partisi SHP olmuştu. Ve Konya’da bile o dönemde 31 tane ilçe ve belde belediyesini SHP kazanmıştı.

İşte şimdi muhalefet partileri kendileri kıyaslamayı yapsınlar. Tamam, Ak Parti’nin oyları düşmektedir bu bariz ortadadır. Ancak bu düşüş muhalefetin oylarına yüzde 100 yansımamaktadır. Bilakis kararsızların oyları çoğalmaktadır.

Sonuç olarak bu görüntü; Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan kurumları ayrı tutulursa her ne kadar Ak Parti’nin kazanması olası gözükmese de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanması yine de olası olacaktır. Dolayısıyla da AK Parti Genel Başkanı olmayan bir Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını devam ettirme şansı daha yüksek gözükmektedir. Hem zaten “partili cumhurbaşkanı olmaz” diyenlerin de bu konuda bir itirazı kalmayacaktır.

Dostlukla kalın.