Sayın çok kıymetli okuyucularım bugünde size böyle bir yazıyı duyurmak istedim. Bu yazıyı okuyun ve kendinizi bir defada olsun değerlendirin ve sorun ben bu anlatılanların içerisine girer mi yim? Ya da girmez mi yim? Ya da ne kadarı bana benzerlik gösteriyor. Böyle er kişilerin vasıflarında olsak daha iyi olmaz mı? Başımızı yastığa koyup bir düşünelim olmaz mı?
Asla ümitsizliğe düşmezler, aşırı gitmezler, aşırı sevinmezler, aşırı üzülmezler, dünya nimetlerinden en güzel şekilde yararlanırlar, bozgunculuk yapmazlar, nefislerini islah edicidirler, kimseden korkmazlar, zalimlere boyun eğmezler, doğal dengeyi korurlar, kötülüğü iyilikle savarlar, her türlü pislikten sakınırlar, öfkelerini tutarlar ve sabırlıdırlar, kimseyle alay etmezler, kötü lakap takmazlar, kimseye iftira etmezler, yumuşak kalplidirler, kalabalıktan kaçınırlar, Tevazu sahibidirler, yaptıkları iyiliği başa kalkmazlar, şımarmazlar, okurlar, düşünüp öğüt alırlar, akıllarını kullanırlar, her şeye ibret nazarı ile bakarlar, gönül ve vicdan huzurunu önemserler, boş ve yararsız işlerden uzak dururlar, cahillerden yüz çevirirler, vakarlıdırlar, bollukta da darlıkta da iyiliğe harcarlar, yoksulu doyururlar, borçlarına sadıktırlar, Anne-Baba haklarına saygı duyarlar, namuslarını korurlar, yetimleri korurlar, Adaleti ayakta tutarlar, kadının kadınlıklarının sömürülmesine izin vermezler, akrabalık haklarına riayet ederler, insana, hayvana, bitkilere ve hatta cansız varlıklara karşı merhametlidirler, sanatlarını aşkla icra ederler, bencil değildirler, öz mutluluk yerine toplumsal faydayı öne çıkarırlar, gösterişi sevmezler, sağ ellerinin verdiğini sol elleri bilmez, nimette en arkada, külfette ise en önde olurlar, istismarı sevmezler, bir yılana bir delikten başka ısırılmazlar, toprağı, ağacı, yeşili ve suyu severler, gönüllü olarak çalışırlar, tarihine, kültürüne ve insanına tepeden bakmazlar, doğal beslenme uzmanıdırlar, dünyayı yönlendiren sistem ve organizasyonları iyi tanır, kritik ve analitik düşünürler, galeyena gelmez, toplu yönlendirmelere papuç bırakmazlar, istişareye önem verirler, bilişim sistemlerini iyi kullanırlar, musikiden zevk alırlar, Ruhu yücelten, duygu ve düşünceyi incelten, insani hasletleri pekiştiren müzik parçalarını dinlerler ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadarı zengin olursa olsunlar, onlar bir insan evladıdırlar, gönül ehlidirler, gönül yapmaya gelen Yunusturlar, Aşktan yaratılan Mevlanadırlar, İstanbul'da Fatma Sultan, Erzurum da Nene Hatun, Çanakkale de Seyit onbaşıdırlar. Bilgi, beceri ve donanımları ile izdüşümleri arşa uzanırken, ar ve haya duygularından dolayı bedenlerini toprağa yaslarlar. Mevlananın şu sözünü iyi bilirler " İnsan; görüş ve bilişten ibaret olup bu yönüyle sonsuzdur. Et kemik yönüyle de toprak olup fanidir.
OLUMSUZ KURBAĞANIN DİĞERLERİNE ETKİSİ
Günlerden bir gün… Kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü Kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Aslında seyirciler, yarışmaya katılan kurbağalardan hiçbirinin kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyorlarmış. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: " Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!" Yarışmaya başlayan kurbağalar, kulenin tepesine ulaşamayacaklarını anlayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar, İçlerinden sadece bir tanesi, inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırıyorlarmış " Zavallılar!.. Hiçbir zaman Başaramayacaklar!"
Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar.
Ama kalan son kurbağa, büyük bir gayretle mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri, hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş, bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki.. Kuleye çıkan kurbağa sağırmış! Sayın çok kıymetli okuyucularım.
Olumsuz düşünen insanların sesini duymayın…. Onlar kalbinizdeki ümitleri çalarlar!
Yeryüzü insandan daha donanımlı bir canlıyla tanışmamıştır. İnsan meyvesi amaçlanmasaydı, evren ağacı dikilmeyecekti. Dünya da mutlu yaşamanın yolu, ilahi lütufları algılamaktan geçiyor. Kokuları evrenin bitkileri sayesinde keşfettik. Doğadaki ilahi sanatları incelemeyenin kavrayışı yeterince gelişmez. Her çiçek sürekli gülümseyen bir güzelliktir. Kalbi sevgiyle dolu olmayan, sevemeyen, sevmeyi bilmeyen bir insanında başarılı olması mümkün değildir.
2016 yılının Ülkemize, ilçemize sağlık, sıhhat, bolluk, bereket, dostluk, barış, kardeşlik getirmesini Yüce Allah'tan diliyorum.