Suyumuzu değerlendirebilirsek ilave 20 milyon ton buğday üretiriz.
Sayın çok kıymetli okuyucularım Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Gazetesinin Ağustos 2010 tarih ve 20. sayısının 7. sayfasında Araştırmacı Ziraat Yüksek Mühendisinin yazısını okudum. İlçemizin geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanması nedeniyle bu güzel ve anlamlı bulduğum yazıyı siz okuyucularımla da paylaşma ihtiyacı duydum.
"Ekonomi büyüdükçe, refah seviyesi arttıkça insanların talepleri dünyanın karşılayabileceğinden daha fazla olmaya başladı. Dünya, artık üzerinde yaşadığı insanları besleyemiyor.
Eğer tarım alanları verimliliği yavaşlamaya, dünya nüfusu ise bir yılda 70 milyon ve daha fazla artmaya devam ederse ülkelerin giderek artan oranda besin kıtlığı ve yüksek besin fiyatları ile karşılaşmaları kaçınılmaz olacaktır.
Bir ülke sanayileştikçe ve modernleştikçe, tarım alanları sanayi ve konut alanları olarak kullanılmaya başlanıyor. Otomobil kullanımı yayıldıkça yol, otoyol ve park yeri inşaatları değerli tarım alanlarının yerini alıyor.
Hızlı sanayileşme kırsalda işgücünü azaltıyor. Gelirler arttıkça beslenme biçimi değişiyor. Daha fazla meyve, sebze talebi oluyor. Çiftçiler tarlalarını tahıl yerine iklimi elverişli bölgelerde katma değeri yüksek ürünlere ayırıyorlar. Dünya tahıl stokları azalıyor.
Su kıtlığı besin kıtlığıdır. Toprağı az, suyu kıt ülkelerde yaşayanların çocuk yapma kararlarını gelecek kuşağın suya ve besine ulaşmasını nasıl etkileyeceğini bilmeleri gerekir.
Dünya nüfusu 6.7 milyar ve her yıl 70 milyon dünya nüfusuna eklenmektedir. Artış hızı % 1'in üzerinde. Fakat gıda üretim artış hızı % 1'in altındadır. Dünyada ekilebilir tarım alanları 6.7 milyar dekar. Kişi başına düşen tarım alanı 1 dekar (Bir kişinin bir yıllık buğday ihtiyacını karşılayacak kadar), bu miktar 2050 yılında 0.7 dekara düşecektir.
Tarım alanlarının amaç dışı kullanılması, Tarım alanlarının verimliliğinin azalması, Kimyevi gübre kullanımının azalması, Meraların ve ormanların azalması, (Dünya ormanları her yıl 7 milyon hektar azalmaktadır.) Bu rakam ülkemiz orman varlığının 1/3 dür. Bir hektar orman yılda 500 Metreküp suyu köklerinde tutmakta ve bu suyu süzerek yaz sonuna kadar tabiata geri vermektedir. Yeraltı suları seviyesinin düşmesi, kuyuların kuruması veya su seviyesinin düşmesiyle suyun tarlaya çıkarılma maliyetinin yükselmesi, denizlerden ve tatlı sulardan avlanan balıkların azalması, nehirlerin denize ulaşamaması, buzulların erimesi, çöllerin genişlemesi, erozyonla toprak kaybı, karbondioksit miktarının artması, kuraklık, yükselen ısı (büyüme mevsiminde ısı artışı buğday, mısır ve pirinç üretimini azaltmaktadır), seller, kasırgalar, biyoyakıt kullanımının artması, düşen su düzeyleri, otomobil sayısının artışı sonucu yol ve otopark inşaatları.
Bu faktörlerin sonucu dünya tahıl stokları artmıyor, azalıyor. Dünya tahıl fiyatları daha da yükselecek. Buğdayın Tonu yakın bir gelecekte 1000 dolar olacaktır. 
Tarihte ve Günümüzde Kuraklık: Fosil yakıtlarının kullanılmadığı, dünyamızın ormanlarla kaplı olduğu yıllarda da kuraklık yaşanmıştır. Buna örnek olarak; Tarihte Mısırlılar ve Hititler döneminde yaşanan kuraklık, Selçuklular döneminde 1200 lü yıllarda Orta Anadolu da yaşanan kuraklık, Osmanlı döneminde 1874 yılında yaşanan büyük kuraklık, 1973 ve 2007 yıllarında Orta Anadolu ve 2008-2009 yıllarında Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşanan kuraklığı gösterebiliriz. 2008 yılında Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşanan kuraklık sonucu TİGEM Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde buğday ekili 430 bin dekar tarladan 1 kğ dahi ürün alınamamıştır.
Günümüzde fosil kaynaklı yakıtların kullanımı sera gazlarını artırmakta, havanın ısınması sonucu buharlaşma, yağış yetersizliği ve kuraklık yaşanmaktadır. Bu da günümüzün en önemli sorununu gündeme getirmiştir. Dünya bilim insanlarının yaptığı değerlendirmelere göre, büyük sahra çöl sıcaklığının 150-550 km kuzeye kayarak Akdeniz bölgesini etkisi altına alacağı, ülkemizin de Ilgaz dağlarına kadar etkileneceği, yaz yağışlarının azalacağı, özellikle İç Anadolu Bölgemizin etkileneceği ve çölleşme sürecinin başlayacağı ifade edilmektedir."
Birde sayın çok kıymetli okuyucularım "TOPRAĞIN 7000 YILLIK ÖYKÜSÜ" raporunu yazan araştırmacı yazar W.C.LOWDERMILK'in raporu Amerikan Tarım Bakanlığı tarafından, hala bir referans kaynağı olarak kullanılmaktadır. 1939 Haziranında, toprağın korunmasıyla ilgili bir konuşma yapmak üzere Kudüs'e davet edildiğinde kısaca insanları düşündüren konuşmasında şunları söylemiştir." Kutsal toprakları, sadık bir kâhya gibi, tüm kaynakları ve üretkenliği muhafaza edilmiş bir halde sizden sonra gelenlere intikal ettireceksiniz. Topraklarınızı erozyondan koruyacak, sularınızın kurumasını önleyecek, ormanlarınıza sahip çıkacak, çayırlarınızın sürüleriniz tarafından aşırı otlatmaya maruz kalmasına izin vermeyeceksiniz ki, sizden sonra gelenler de bu bolluklardan faydalansınlar. Eğer bunu yapmazsanız, meyve bahçeleriniz taş yığınları haline gelecek ve soylarınız giderek yok olacak. Kalanlar da fakirlik içinde yaşayıp yeryüzünden silinip gidecekler." Bu da size on birinci emir konuşmamdır. Diyerek kürsüden inmiş. Evet, hepimizin toprağımızı korumak için çıkaracağı dersler var. Saygılarımla