Bulduğuyla yetinen, farklı yaşam tarzına özenmeyen ailelerde bu tür problemler pek yaşanmaz. Tek istekleri çocuklarının toplumda saygın, ekonomik imkanları geniş bir meslek sahibi olma arzusu olduğu için eşler arasındaki ilişkilerde sıkıntılar yok denecek kadar az olur. Ailenin ihtiyaçlarını daha rahat karşılama isteği, babanın bu yükü tek başına yüklenmesinden kaynaklanan sıkıntılar annenin de çalışma hayatının içine girmesini zorunlu hale getirmiştir.
Diploma veya meslek sahibi olan bir kadının çalışarak mutlu olması, onun ruh sağlığını olumlu ölçüde etkiler. Mesleği olup da bu mesleği yapamayan bir annenin, sadece rutin ev işleriyle uğraşması, onun ruh sağlığını da etkilediğinden, bu gerginliği çocuğuna da yansıttığında, çocuk da bu durumdan olumsuz etkilenir.
Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, hanımların kadın haklarıyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının varlığından haberdar olmaları, kadının da hayata bakış
açısının değişmesine neden olmuştur. Bu süreçte kadına bakış açısını farklılaştıran babalar, ailesinin birlikteliğini sağlamayı başarmış ve evde de bazı sorumlulukları kendi üzerine alarak aile ilişkilerinin sağlıklı yürümesine yardımcı olmuştur.
 Kadının aile ekonomisine katkı sağlaması, ailenin devamı için kadının önemli duruma gelmesi, onun da ailede söz hakkına sahip olması gerektiği gerçeğini
kanıtlamıştır. Ekonomik bağımsızlığına kavuşan kadınlar, tek başlarına da ayakta durabileceklerinden kendilerini eşlerine ezdirmemeye başlamışlar, gerekirse boşanma yoluyla bu birlikteliğin sona ereceği bilinciyle mücadelelerini sürdürmüşlerdir
Hemen her gün eşi tarafından şiddete maruz kalan kadınlar," Bu sıkıntılara çocuklarım için katlanıyorum." dese de, bunun altında yatan asıl neden ekonomik
bağımsızlıklarının olmamasıdır. Çünkü artık gidebilecekleri bir yerleri de yoktur. Şu çağda bile hala, "Bu evden beyaz gelinlikle çıktın, geri de ancak beyaz kefenle dönersin." düşüncesinde olan aileler yok değildir.
Annenin de iş hayatına girmesiyle aile içinde sıkıntılar yaşanabilir. Aslında sorunlar eşlerin birbirlerine karşı anlayışlı davranmamalarından kaynaklanmaktadır. Bu konuda her iki eşe de büyük görev düşmektedir.
Çalışan annelerin en önemli sorunları şunlardır:
a) Annenin işyerindeki mesaisinin geç saate kadar sürmesi,
b)Evine geldiğinde bir yandan ev işlerini yapmaya çalışırken bir yandan da yemeği yetiştirme telaşı,
c) İşyerindeki yoğunluğundan sonra evdeki işleri yetiştirme telaşıyla çocuğa zaman ayrılmaması
Bütün bunlar annenin "zamanını iyi yönetmesiyle" belirli bir düzene oturtulabilir. Zamanı kontrol altına alan anne, kendini de kontrol etmeyi başaran, hedeflerini ve önceliklerini iyi planlayan annedir. Bu durumda anne, işe ve çocuğuna ayırdığı zamanı verimli bir şekilde kullanabilme alışkanlığına sahip olacak, buna bağlı olarak da söz konusu "panik" ve "suçluluk" duygusunu yaşamayacaktır. (Yavuzer-1996 S:78)