Dostlar, dünya siyasetindeki insan aklını ve tasavvurunu zorlayan gelişmeler ardı arkası gelmeksizin gerçekleşmeye devam ediyor. Mevcut gelişmeler bütün siyaset alanında yorum yapmaya çalışan kişileri hayretlere düşürmeye de devam ediyor. Dünya siyasetinde ki ilkesiz, onursuz, kuralsızca alınmış olan kararlar mevcut sistemin dengelerini her gün yeniden değiştiriyor. Bu durum ülkelerin gelişmelere günü birlik uyum sağlamasını politik manevra yapmasını zorunlu kılıyor.

       İşte tam bu sebepledir ki günümüzde ülke yönetimlerini tecrübesiz ve siyaseti okuma becerisi olmayan insanlara bırakmamak gerekiyor.

      Bu anlattıklarımın en son delilini ABD ile İran arasında imzalanmış olan nükleer enerji protokolü oluşturdu. Yıllarca birbirlerini büyük şeytan diye vasıflandıran bu iki ülke mevcut siyasi konumlarını terk ederek bir masa etrafında anlaşmayı başardı.  ABD – İran anlaşmasının arkasında yatan en büyük sebep ise Türkiye’dir.

         Neden Türkiye? Çünkü ABD uzun zamandır gerçekleştirmeyi ümit ettiği Büyük Orta Doğu Projesi için Türkiye ile işbirliği yapamayacağını anlamış durumdadır. Türkiye artık ekonomik ve askeri bakımdan İsrail – Amerikan bağımlısı bir ülke olmaktan çıkmıştır. Orta Doğu’da kendi çıkarları doğrultusunda Ankara merkezli bir siyaset takip etmeye başlamıştır. Bu durum ABD’yi büyük kaygılara sürüklemiştir. Orta Doğu’da Türkiye’nin işbirliği olmadan hiçbir şey yapamayacağını bilen ABD şimdi kancayı İran’a taktı. İran’ın uluslar arası platformda en büyük sorunu olan Nükleer Enerji Programını çözümleyerek kendi yanına çekmeye çalışıyor. Bunu yaparken de aynı zamanda İran’ın şiacılığa dayalı kaos planlarına da göz yumuyor. Bu durumda hem İslam coğrafyası kan ve gözyaşına boğulmaya devam edecek, hem de ABD Orta Doğu’da kendisine yeni güçlü bir müttefik elde etmiş olacak. Türkiye ise ABD’ye itaat etmediği için bölgede yalnızlaştırılarak cezalandırılacak. 

           Dostlar, şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki zalimin zulmü varsa inananlarında Allah’ı var.

           Bize düşen Türkiye’nin ve tüm İslam âleminin çıkarları doğrultusunda düzgün bir siyasi duruş sergileyebilmektir. Ben tüm samimiyetimle inanıyorum ki ABD İran tercihi ile hayatının en büyük hatasını yapmıştır. İran ABD için asla güvenilir bir yol arkadaşı olmayacaktır. Ve bulduğu ilk fırsatta ihanet etmekten çekinmeyecektir. Çünkü bizler binlece yıldır İran ile aynı coğrafyayı paylaşıyoruz. İran’nın mezhebe dayalı ideolojik devlet anlayışının kimseyle müttefik olmalarına izin vermeyecek kadar katı bir düşünce yapısına sahip olduğunu da en iyi biz biliriz.   

         Ayrıca her ne kadar dünya siyasetinin dengeleri açısından günümüze kadar ABD ile karşı karşıya gelmemeye çalışmışsak ta artık bunun kaçınılmaz bir gerçek halini almaya başladığını görüyoruz.

         Dostlar, eğer büyük olacaksak, bir gün Türk Milletinin ve devletinin hak ettiği konuma kavuşmasını arzu ediyorsak o zaman bu dünyanın küresel güçleri ile final maçı oynamayı da göze almak zorundayız. ABD’nin yapmış olduğu tercihlerin bizim ile onlar arasında bir finali kaçınılmaz hale getirdiğini görüyoruz. İşte bu nedenle devletimizin karar ve hareket kabiliyetini artırmak, güçlü ve sorumlu hükümetler oluşturmak zorundayız.

            Dostlar, bu hafta Perşembe günü Kanal 42’nin Not Defteri adlı programına “Türk – İslam Medeniyetinde Devlet Temsil Sistemleri” konusunda bilgi vermek üzere konuşmacı olarak katılacağım. Konuya ilgisi olan okurlarımı ekrana davet ediyorum.

Allah, yar ve yardımcımız olsun.