Sayın çok kıymetli okuyucularım. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına temel teşkil eden 30 Ağustos 1922’da kazandığımız büyük zaferin 92’inci yılını milletçe kutlamanın, haklı gurur ve heyecanını yaşadık. Atatürk anıtına Kaymakamlık, Garnizon Komutanlığı, Belediye Başkanlığı çelenkleri sunulmasından sonra Askerlerin okuduğu şiirler dinlemeye, yaya ve motorlu birliklerin tören geçişi görülmeye değerdi. Benim de halkımıza bir diyeceğim var. Kimse kusura bakmasın, ben isterdim ki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında halkımızın büyük bir çoğunluğunu Cumhuriyet alanında görmek isterdim. Maalesef 30 Ağustos Zafer Bayramımıza vatandaşlarımızdan katılımın çok az olduğunu gördüm ve kendi açımdan üzüldüm. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında İlçe Kaymakamı, Garnizon ve Atış Test ve Değerlendirme Komutanlığı, Belediye Başkanlığı, Kurum ve Kuruluş Başkanları, Daire Amirleri üzerine düşen görevi yerine getirdiğine inanıyorum. Benim diyeceğim şu ki, acil işi olanlara lafım yok, acil işi olmayan vatandaşlarımızın da dini bayramlarımıza duyarlı davranıp özen gösterip önem verdiği gibi, Milli Bayramlarımıza da önem ve öncelik vermelerini, daha duyarlı davranmalarını, evlerindeyse evlerinden, kahvehanedeyse, kahvehanelerden kalkıp milli bayramlarımıza gönül rızası ile katılımlarını cani gönülden arzu ediyorum. BU BAYRAM TÜRK MİLLETİNİN BAYRAMIDIR. Milli Bayramlarımızın sönük geçmesini asla istemiyorum. Coşkulu geçsin istiyorum. Tören geçişlerinde Askerlerimiz vatandaşlarımız tarafından alkışlanarak sevildiğinin gösterilmesini istiyorum.

Kıymetli okuyucularım, bu köşe yazımda siz kıymetli okuyucularıma içimden geçenleri dedikten sonra 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI töreninde Topçu Kıdemli Başçavuş Hikmet Serdar Özkaracahisar’ın 30 Ağustos Zafer Bayramını anlatan çok güzel ve anlamlı konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Konuşmasını sonuna kadar okursanız sevinirim.

Topçu Kıdemli Başçavuş Hikmet Serdar ÖZKARACAHİSAR konuşmasında şunları söyledi

“Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına temel teşkil eden 30 Ağustos 1922’de kazandığımız büyük zaferin 92.inci yılını milletçe kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz.

1900’lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda, Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu Mondros Mütakeresi imzalanmış, imzalanan anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökerek can vererek vatan edindiğimiz Anadolu toprakları, o dönemin büyük devlet ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr antlaşması da milletimize dayatılmıştır.

İşgal güçleri girdikleri her yerde, adeta tarihi kinlerini kusarcasına, kadınımıza, yaşlımıza, çocuklarımıza ve dinimize dünyada eşine az rastlanır işkence, zulüm ve hakarette bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak “ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır.

Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Süregelen savaşların sonucu olan Sakarya Meydan Muharebesi de, hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu, milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır.

Artık, dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal’in Başkomutanlığı altında Türk kuvvetleri, düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmıştır. Yunanlıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 gün gibi kısa süre içerisinde geçerek 30 AĞUSTOS’a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümü imha edildi. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vuruldu. Ardından icra edilen takip harekâtıyla da düşman 9 Eylül’de İzmir’de denize döküldü.

Dünya tarihçileri büyük taarruz için şu ifadeyi kullanmışlardır; “Türkler, Mohaç Meydan Muharebesinden yüzyıllar sonra yine parlak bir imha muharebesi kazandılar.” Bu muharebelerde Türk Ordusu, çok kısa bir sürede kendisinden sayıca üstün düşman kuvvetinin büyük bölümünü imha ve esir etmiştir. Askeri açıdan bir diğer önemli husus ta; O günün şartlarında bir ordunun 10 günde 500 Km.lik  mesafeyi yaya olarak ve savaşarak kat etmesidir.

30 AĞUSTOS’un gerçek anlamını ve önemini, büyük zaferin ikinci yılında 1924’de Dumlupınar’ın Çal Tepesinde yapılan törende Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN verdiği söylevinde görürüz… “Hiç şüphe edilmemelidir ki yeni Türk Devletinin, Genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları, Devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır.”

“Harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan Muharebesi, Milletin bütün varlığı ile ilim ve fen alanlarında ki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudret ve faziletleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır”

İşte; kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur; Harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden milletçe topyekün bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk Milleti bu meydandan da büyük önder’inin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin çok önemli siyasi ve askeri sonuçları olmuştur ve bu sonuçların günümüze de yansımakta olduğu gözlenmektedir. Bu zaferle Türk Milletinin son neferine kadar yok edilmedikçe, Türk’ün istiklalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnız askeriyle değil milletiyle topyekun olarak savaştıkları bir kere daha ispatlanmıştır.

30 AĞUSTOS ZAFERİ Türk Ordusuna “ Silahlı Kuvvetler Günü” olarak armağan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin huzur ve bekasını sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli barışın tesisine katkıda bulunmak için tarihinden ve milletinden aldığı güçle, modern harp silah ve teçhizatıyla, güçlü ve dinamik personeliyle, ulaştığı yüksek eğitim seviyesiyle, azimli ve kararlı komuta kademesiyle, dostlarının ve ülkemizin güvencesi, düşmanlarımızın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir. Dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi olan Silahlı Kuvvetlerimiz, her zaman her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır.

30 Ağustos Zafer Bayramını bize armağan eden, kahramanlıklarla dolu tarihimiz, yeni bir çığır açan bayrağımız, korkusuzluğun, vatanseverliğin bir efsanesi, bir destanı olmuşlardır. Sonsuza dek minnet ve şükranla anılacaklardır.

Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle milletçe, başta büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Ruhları Şad’ olsun. Arz ederim”diyerek bu güzel konuşması, konuşmanın ardından Atış Test ve Değerlendirme Grup Komutanlığı Personellerinden Bakım Onbaşı Gökhan Sever’in “30 Ağustos” adlı şiiri, İstihkam Onbaşı Sedat Özkaracadağ’ın “AKDENİZE” adlı şiiri okuması, yaya ve motorlu birliklerin tören geçişi seyirciler tarafından büyük beğeni kazanarak bol alkış aldılar. Kaymakam Ramazan Yıldırım makamında tebrikleri kabul etti ve tören son buldu. Aman benim dediklerimi de unutmayın ve Milli Bayramlarımıza vatandaşlarımızdan daha çok katılım olsun.

                                                                                                                                 Saygılarımla